Meçhule Mektuplar - 2


  Meçhule Mektuplar -1

Meçhule Mektuplar - 2

"Bu gerçek cümleler topluluğu; mektubun artık kullanılmadığı bir çağda, yıllar boyunca yazılarak biriktirilmiş mektuplardan oluşmaktadır. Sahiplerine ulaştırıldığı kadar, gönderilemeyenler, gönderildiği halde açılmadan geri dönenler ve arafta kalanları da mevcuttur. Mektuplar gerçek olsa da isimler, anıların mahremiyetini koruma gerekçesiyle tarihin tozlu sayfalarına gizlenerek sansürlenmiş, meçhulleştirilmiş ve sembolleştirilmiştir. Evet, mektupların müellifi gibi kahramanları da hâlâ hayatta; bazıları hariç..."

 

Düş Bahçem,

Mesafeler aşılmak için vardır... 

Bu söz, insanın hem doğasına hem de mazisine kazınmış bir kuraldır. Neredeyse bütün eski destanlar mesafeleri aşabilme üzerine kuruludur. Bizler de Orta Asya bozkırlarında güneşi kovalarken dağları aşmış, denizlere varmışız. Hatta kıtaları seyyah etmişiz. Her ulaştığımız yerde de bir başka sınır, başka yeni mesafeler doğmuş. Bunları aşmak için uğraşmışız. Bu uğraşlar arasında İstanbul surlarını yıkmak da mesafeleri aşma temelli bir eylemdir, sıkışılan dar vadide demirden dağları eritip çıkmak da. Ama en büyük mesafe belki de gönüller arasındaki mesafedir. Bu, gözle görülmeyen, elle tutulmayan ama her an hissedilen bir şeydir. Böyle mesafeler bazen birkaç adıma sığar, bazen de bir ömür boyu aşılamaz. Ama yine de zaman mesafeleri büyütse de gönüllerin niyeti varsa hiçbir mesafe aşılamaz değildir. Yollar, sadece adımlarla değil, niyetlerle de kısalır...

Asıl büyük mesafeleri insanlar arasındaki iklimler yaratır. Zira insanların bir iklimi, mevsimi olur. Hatta insanların iklimleri farklı da olur. Çoğu zaman uzaklığı yaratan gözle görünen mesafeler değil, iklimlerdir. Her iklimin kendine göre bir vakti vardır. Bazen beklemek gerekir, bazen de fırtınaları kabullenmek. Her ne kadar gökyüzünde aynı bulutlar dolaşsa da yağmurlarımız farklı zamanlarda yağabilir.

Yağdı da…

Senin rüzgârın başka esti, benim fırtınam ise başka bir kıyıyı dövdü…

Sevgili Düşler Bahçesi,

Bizler, çoğu defa zamanın esiri olduğumuzu düşünürüz. Oysa zamanı durduramasak da akışına müdahil olabiliriz. Niyetler ve düşünceler burada devreye girer. Çünkü düşünceler bir yolculuktur. Bazen varmak gerekirken, bazen de yolda kalmak gerekir. İnsan her şeye ulaşamaz, mevsimin bahara kavuşmadan kışa dönmesi gibi.

Zamanın, mekânın ve hatta iklimlerin farklılaşması bazen kaçınılmazdır. Tıpkı çiçekli bir baharın her yere aynı anda gelmemesi gibi. Senin güneşin doğarken, benim ufkumda yağmur bulutları dolaşıyor olabilir. Rüzgârın farklı yöne esmesi, aynı havayı solumuyor olduğumuz anlamına gelmez. Bazı yolculuklar bir mevsimlik değil, ömürlüktür. 

Bak sana ne diyeceğim…

Tarihin ilk mektubu, belki de bir süvari postasıyla, kilimden yapılmış bir zarfın içinde büyük anlamlar taşıyarak iletilmiştir. O gün, o mektubu yollayan el belki de farkında olmadan herkese ilham verdi. Onun bu hareketi, basit bir iletişim arzusunun, bir mesafe aşma çabasının başlangıcıydı. Süvari, belki sadece ‘bir selam’ taşıyordu. Fakat mesaj basit gibi görünse de anlamı zamanın ötesine geçti. Belki bir gün bu satırlar da bize benzeyenler eliyle tozlu bir rafta bulunacak ve onlar da bizim gibi düşünecek; “Yollar, sadece adımlarla değil, niyetlerle de kısalır…”

Ey Sonsuzluk Abidesi, 

İklimler değişir, mevsimler geçer. Ama her mevsimin kendine has güzelliği kalır. Kışın soğuğunda açan bir çiçek, yazın sıcağında açanlardan daha az kıymetli değildir. Her şeyin bir zamanı, bir ideal koşulu vardır. Ve belki de bizim yolculuğumuzun zamanı, iklimlerimizin yeniden buluşacağı an kadardır.

Ve belki de bu yolun sonu yoktur…

İçindeki saklı fırtınalar duruluncaya, iklimlerimizin yeniden uyum bulacağı zamana kadar...

Yüreğin Mührü İspir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ruh Adam "Eski Arkadaşlar Marşı"

Bizim de Ay Yüzlümüz

Demir Örgü Bir Beşik

Meçhule Mektuplar - 6