Meçhule Mektuplar - 4


  Meçhule Mektuplar -1

Meçhule Mektuplar - 4

"Bu gerçek cümleler topluluğu; mektubun artık kullanılmadığı bir çağda, yıllar boyunca yazılarak biriktirilmiş mektuplardan oluşmaktadır. Sahiplerine ulaştırıldığı kadar, gönderilemeyenler, gönderildiği halde açılmadan geri dönenler ve arafta kalanları da mevcuttur. Mektuplar gerçek olsa da isimler, anıların mahremiyetini koruma gerekçesiyle tarihin tozlu sayfalarına gizlenerek sansürlenmiş, meçhulleştirilmiş ve sembolleştirilmiştir. Evet, mektupların müellifi gibi kahramanları da hâlâ hayatta; bazıları hariç..."

 

Sevgili Güntülü,

Nasılsın iyi misin? Hep iyi olmanı dilerim. 

Şu anda vakit, gece yarısını çoktan geçti. Öyle ki ruhunu kaybetmiş bu şehrin artık sesi kısılmış, hengamesi azalmış, karanlığı çoğalmış durumda. Ayakta kalan yalnızca bir ben. Bir de galiba içimdeki o pırıltılı ses… 

Sanki bir “yıldız”, yeryüzüne ışığını gönderirken, aslında tüm hatıraları birer birer aydınlatıyor gibi…

Bazen, bir beyaz kâğıda dökülen kelimelerin ardına sıkışıp kalanlar, kalemle dökülmüşlerden misliyle daha fazla olur. Akılda tepinip duran düşünceler, yazıya aktarılanlardan çok daha karmaşık ve derinlerdedir. Çoğu zaman yazmak, bir şeyleri ifade etmeye yetmeyebilir. Kelimeler, her zaman dans edebildiği ölçüde muteber değildir. Tıpkı bir müzisyenin, notasız bir şarkı söyleyebilmesi gibi, bazı duygular da kelimelere ihtiyaç duymaz. Onlar, ruhumuzda yankılanır ve sadece duyulmayı beklerler.

İnsanlık olarak, yazmaya başladığımızı tahmin ettiğimiz ilk andan itibaren, gördüklerimizin dışında duygularımızı da kelimelerle ifade etmeye çalışmışız. Alfabeler yaratmış, cümle sarmalları oluşturmuş, deyimler, ata sözleri falan derken her harfi dans ettirmişiz. Ancak bu çabalar bile bazı derin duyguların karşılığı olamamış. Çünkü bazı duygular, dile döküldüğü vakit kaybolur, değersizleşir, kendi anlamını bulamazmış. Belki de bundandır; en derin duygularımızı sessizliğin diliyle ifade etmeye başvuruşumuz…

Evet, daha söylemek istediğim mevzuya henüz gelemedim, bu yüzden bu karmaşık bahisleri açıyorum…

Kıymetli güzel,

Yaş aldıkça fark edilen bazı şeyler vardır. Bunlardan biri de belki yaşamın kendisinin aslında bir metafor olduğudur. Her nefes, her adım, her gözyaşı ve kahkaha, sonsuz bir döngünün birer parçasıdır. Duygularımızı atfettiklerimizle geçirilen zamanlar da o döngüye dahildir ve çoğunlukla da öyle kalır. Çünkü bazı insanlar, sadece hayatımıza girmezler; aynı zamanda ruhumuza da kök salarlar. Ve her kök, her defasında yepyeni hatıralar canlandırır.

Tıpkı mevsimler gibi, insanlar da gelir ve gider. Fakat bazıları geride izler bırakır. Bu izler, kuruyan bir ağacın köklerinin toprakta kalışı gibidir; tekrar tekrar hatırlanır. Tıpkı doğanın döngüsünde de olduğu gibi, her anımız başka bir hatıranın tohumu olur. Bazen büyür, bazen derinlerde sessizce bekler. Önemli olan nasıl bittiği veya nasıl başladığı değil, nasıl hatırlandığıdır. Anılar, hatırlandığı müddetçe vardır. Ve hatırlandığı kadarıyla kıymetlidir.

İnsanlar olarak sanki bilinçli bir unutma çabası içinde gibiyiz. Çoğu kez hatırlamaktan kaçarken, aslında hatırlanmayı bekleyenlere sırt dönmüş olmaz mıyız? İşte burası gerçekten tam bir girdap… Zamanda kaybolan biz mi oluyoruz, yoksa zaman mı bizde kayboluyor?

Belki de hatırlamak denilen şey kaçınılmaz bir vedadır. Çünkü her hatırlanış, aslında onun bir daha yaşanamayacağını bize fısıldar. Hatırlanma ihtimali olan her an, zihnimizin derinliklerinde yankılandığı vakit, onu bir daha göremeyeceğimizi biliriz. Aslında her anı, geçmişin sığınıklarından kaçarak bugüne ulaşmaya çalışır. Fakat çoğu bu yolculukta boğulur kalır. Biz de onların cesetlerini, içimizde kelimelerle yer edinmiş olan mezarlarına gömeriz.

Sevgili bütün güzel günlerin ışığı,

Hatırlama, aslında bir buluşma biçimidir. Hatırlanmayı bekleyenlere de sırt dönmemek gerekir. Anılar, hatırlandığı müddetçe vardır. Ve hatırlandığı kadarıyla kıymetlidir.

Sen de hatırladığın ve hatırlandığın kadarıyla öylesindir.

Başkaları da öyle olmalı…

Kendine iyi bakmalısın. Her zaman anıların ışığında yaşa.

Sevgilerimle,

Tanrı Kulu İspir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ruh Adam "Eski Arkadaşlar Marşı"

Bizim de Ay Yüzlümüz

Demir Örgü Bir Beşik

Meçhule Mektuplar - 6